Gemiye geliş

Sıla’nın Gemiye Gelişi

Plan şuydu, 17 Kasım’da İstanbul’dan Slovenya – Koper’e uçacaktım, 18 Kasım’da gemi Koper’e yanaşınca gemiye katılacaktım.

Sabah havaalanına gittim, gemiye benimle birlikte fitter (kaynaktan sorumlu kişi) katılıyordu, onunla havaalanında buluştuktan sonra gümrükten beraber geçtik. İnceden heyecanla freeshopta gezindim, gerçek şu ki bir önceki gece hem Pera gece uyanırsa onu görürüm diye, hem enişteyle sohbetin güzelliğinden, hem de heyecandan uyuyamamıştım, deli gibi uykum vardı 🙂

Uçak havalandı, ben direk uykuya daldım, 2.5 saatlik bir yolculuk sonrasında artık Slovenya’daydım! Hello SloveniaGümrük sırasına ilk biz girdik; pasaportlarımızı aldılar tabi içinde vize filan yok. Elimizde şirketin verdiği bir garanti mektubu vardı; üzerinden fitterin ve benim gemi personeli olarak gemiye Koper’den katılacağımız yazıyordu; o kağıdı, gemi adamı cüzdanlarımızı ve pasaportlarımızı aldıktan sonra bizi sıranın en sonuna gönderiler 🙂 Burdan sonrasında yaklaşık 2 saat havaalanında bekledik, bunun sebebi Slovenya’nın Avrupa Birliği’ne üye olması nedeniyle kapıda transit geçişimiz için bizlere Schengen vizesi vermesiydi. 2 günlük vizemizi aldıktan sonra, yine şirketin temasta olduğu acenteye ait taksici tarafından havaalanından alındık.

Şansıma Slovenya’ya gelmeden 2 gün önce İz TV’de “Yolda” diye bir programda Slovenya’yı gösteriler. 2 genç ellerinde aksiyon kamerası ve normal kamerayla gezinip duruyorlar, daha önceden de izlemiştim; ama Slovenya’ya gelmeden denk gelmesi süper tesadüf oldu. Ljubljana şahane bir yermiş; ama benim tabi gezme fırsatım olmadı; ama havaalanında Koper’e 1.5 saatlik  mesefedeki yolları görmeliydiniz, şahane bir doğası var bir kere, bizde de hani Bolu’dan geçerken içi açılır ya insanın yeşilden, aynı o kadar güzel bir doğası var. Taksi şöförü yaşlı bir amcaydı, kırık dökük intaxithrkopergilizcesi ile bize etrafı anlatmaya başladı. Son zamanlarda oldukça fazla sel olayı yaşanıyormuş; havalar bir açıp bir kapıyor birden bire yağmur indiriyormuş ( bu kısmı eliyle havayı göstererek “Open,close, boooomm” diye anlattı:) ) ve yanlış anlamıysam havadaki bu değişimin, Amerika ve İngiliz firmaların ortak yaptığı bir kimyasal araştırması sonucu gerçekleştiğini söyledi. “Americanssss” diye yer yer kurumuş ağaçları gösterdi, gerçekten o kadar güzel bir doğada insanın içi parçalanıyor üstü kel kalmış ağaçları gösterince. Yolda geçtiğimiz şehirlerden de bahsetti, mesela göl kıyısına kurulmuş olan  “Bled” adlı bir şehir var, burda gölün ortasında bir kilise var, bu bahsettiği “Yolda” programında gösteriyordu, yeni evlenen çiftler buraya geliyormuş, damat gelini 90 küsür basamak merdivende kucağında taşımak zorundaymış; ancak tek şart gelinin konuşmamasıymış. Bunu Sefer’e anlattığımda bizim için imkansız dedi gelin kısmını kastederek 🙂

Neyse 1.5 saat sonunda biz Koper’e vardık. Kalacağımız yer “Old Town” dan  ( her şehirde eski yerleşim birimlerine Old Town deniyor, mesela İstanbul için Eminönü civarı) yürüyerek 10 dk idi. Vodisek Coffee@Vodisekadlı bir otelde kaldık, dışardan bakıldığında bavulumda yastık kılıfı olduğu için şükrettiğim; ama içine girince dışardaki düşüncelerimden beni utandıracak kadar temiz bir oteldi 🙂 Dışarı çıktık, şehir merkezine resmen vuruldum, minicik sokaklar, İtalyan tarzı binalar ( ki İtalya sınırında zaten Trieste (İtalya’daki diğer limanımız) ile aralarında 40 km var ) ve az insan oluşuna resmen bayıldım diyebilirim. Gittiğimiz gün hava hafif kapalı gibiydi böyle yağmak ile yağmamak arasında gidip geliyordu; ilk gün bir yere oturup keyfini çıkarmadan sadece şöyle bir gezsem de bu şehri çok sevdiğimden adım gibi emin oldum.

Akşam otelde bol bVodisek-Otel-Receptionol dinlendim, bir önceki günki uykusuzluk yerini artık Koper’de olmanın ve ertesi gün gemiye katılacağımı bilmenin rahatlığıyla tamamen mutluluğa bırakmıştı. Sabah kalkıp otelin resepsiyonunda şahane bir kahve eşliğinde geminin yanaşmasını bekledim, Marinetraffic adlı siteden geminin adını girdim, an be an gelişlerini gördüm, o his aynı benim gemiye ziyarete gideceğim günlerdeki gemiyi takip ettiğimde duyduğum heyecana benziyordu; bu defa biraz daha farklı olarak ziyarete değil orda yaşamaya gidiyordum. Saat 10:00 da acenteye ait taksi geldi, limana gittik -ki şansıma liman neredeyse şehir merkezinde, yürüyerek rahatça çıkılabilecek bir yer-, evrak kürek işleri sonrası taksi geminin yanına yanaştığında suratımdaki pişmişkelle gülümsemesini görmeliydiniz 🙂

SS_Onboard-Best

Dile kolay 2 ay sonunda işte geldim burdaydımmm, Sefer’e sarıldım, derin bir nefes aldım, sonunda olmuştu işte!