Sıla’nın gemideki ilk ayı

Herkesin kendisi için bir dileği vardır ya, benim de gemiye gelmeye karar verdiğim andan itibaren(Haziran’14 sonu oluyor bu) en büyük dileğim verdiğim karardan pişman olmamaktı; tabiri caiz filan değil, gerçek anlamda gül gibi işimi bıraktım, üstelik çok sevdiğim bir ortamda, sevdiğim bir işi huzur içinde yapıyordum, üzerine çok sevdiğim kedimi vermek zorunda kaldım halen içimden bir sess ne zaman fotoğrafını görse ahhh Sabriii ahh diyor 🙂 Buraya gelirken gerçekten çok kararlı olmam gerekiyordu, hayatımı baştan aşağı değiştirdim, öncelikle hepsi benim fikrimdi, tamamiyle benim istediğim gibi oldu herşey, ben karar verdim, bu kısmı bayağı önemli, birisinin fikriyle buraya  gelirseniz yani gerçekten kararlı olmazsanız o iş yaş ben size söliyim 🙂

Göz açıp kapayıncaya kadar 1 ay geçti, henüz birşeyler hakkında kesin hüküm vermek çok zor; ama Ship-ecemşunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim hayatımın en huzurlu, en güzel 1 ayıydı 🙂

Sefer yanımdaydı, ufacık bir dünya kurduk kendimize, 2 senelik evliyiz ama sanki yeni evlenmiş gibi olduk 🙂 Kaptan eşleri veya birbirinden iş gibi nedenlerden dolayı ayrı kalmak zorunda kalan çiftler bilir, herşeyi kısıtlı yaşarsın. Hep bir zamanla yarışın vardır, özellikle bizim durumumuzda, Sefer’in karada olduğu kısıtlı vakitte ben çalışıyordum, haftaiçi akşam görüşebiliyorduk, haftasonu 2 güne ne sığdırabilirsek sığdırıyorduk. Sürekli bir koşuşturmaca, koşuşturmaca olmasa bile hani billiyosun ya az kaldı gidicek, sürekli geri sayıyosun günleri. Burda durum tam tersi oldu, bazı günler hangi günde olduğumuz hakkında bile fikrim olmuyor 🙂 Telefon yok, internet yok, evet biraz kopuk bir dünya ama eğlencenin hayal gücün ile sınırlı olduğu, aslında kocaman, tamamen sana ait bir dünya.

Ben neler yaptım bu bir ayda, öncelikle keyfini çıkardım 🙂 Bol bol dinlendim, sürekli sırıttım, çok ama çokmutluydum,halen öyleyim. Aslında günlerimiz şöyle geçiyor, Sefer daha önce yazdığım gibi 2. Kaptan. onship3-leastBunun anlamı hergün sabah 04:00 – 08:00 arası ve akşam 16:00 – 20:00 arası yani 4-8 arası vardiya
tutması gerekiyor. Vardiyalar bence çok keyifli; ama harbiden insan saati değil yani sabah 4 te uyanıyosun 🙂 Ben özellikle Sefer’le birlikte vardiyaya çıkmaya çalışıyorum aksi takdirde bayağı kopuk oluyoruz, ben uyanıkken o uyuyor oluyor fln. Bizim sabah vardiya saatimiz uyuz bir saat olsa da, polyanna gözlükleriyle bakarsak, her gün gündoğumunu ve gün batımını beraber izliyoruz 🙂 Ehueh 5 senelik ilişkimizde hiç bu kadar romantik olmamıştık gerçekten ahahah 🙂

İnanılmaz basit, koşuşturmacasız, tamamen yalın bir hayat 🙂 Bizim şu an çalıştığımız hat Slovenya, İtalya, Arnavutluk ve İsrail hattı, her 15 günde bir döngüyü tamamlıyoruz. Aslında 7 tane liman var; ancak ben 5 inde çıkabildim 1 ayda, 2 tanesine hep gece denk geliyoruz çıkamıyorum. Hattımızda Venedik var, Slovenya’da Koper var, Arnavutluk’ta Durres var, İsrail’de de Haifa ve Ashdod var. Karşılaştırma lüksüm yok, çonship2-leastünkü ilk defa gemiye geliyorum; ama hattan keyif aldığımı söylemeliyim. Maximum seyir süremiz 3 gün, o kısmı biraz sıkıcı olabiliyor; ama limanlarda çok eğleniyorum. (Limanları ayrıca yazıcam biraz fotoğraf, bilgi biriktiriyorum. ) Zaten benim daha önceki yurtdışı tecrübelerimde de en zevk aldığım kısım her zaman, öyle avare avare sokaklarda dolaşmak olmuştu, hani şu yemeği ünlüymüş onu yiyeyim veya şu müzesi ünlüymüş onu göreyim diye kasmadım hiçbir zaman; çünkü sokakta gezince, ne biliym ara sokaktaki bir dükkan, bir ev sana anlatıyor bence bulunduğun yerin sırrını. O yüzden belki de, gittiğimiz limanlardan Venedik hariç adını duyduğunuz olmamıştır belki, benim de olmamıştı; ama ben  hepsini ayrı ayrı çok sevdim, çıkıp elimde fotoğraf makinemle dolanmak bile apayrı bir keyif oldu benim için.

Şu bir gerçek, gemiye geldiğim şu bir ayda, eskiden zevk aldığım hobilerimi tekrar hatırladım. Son 4 senedir hep çalışıyordum, hep koşuşturdum ordan oraya, tipik bironship4-least özel sektör hayatı, ev iş ev iş, elime nerdeyse fotoğraf makinemi hiç almadığımı farkettim mesela, veya puzzle yapmayı çok severdim, hiç ucundan kıyısından bakmamışım bile. Zamanım da vardı üstelik ama, öncelikleri değişiyor galiba insanların; ama buraya gelince hatırladım ki kesinlikle hobilerimden vazgeçmemeliydim. Deli gibi kitap okudum mesela, ne kadar güzel birşeymiş kafan bomboş sadece önündeki satırlara odaklanıyorsun, bir ayda en az 5-6 kitap okumuşumdur herhalde,mesela Yüzyıllık Yalnızlık varya bildiğin yaşadım kitabı 🙂

Manzaraya da doydum üstelik, diğer yazıda bahsetmiştim, manevraları yani geminin limana yanaşıp kalkmasını videoyaya çekiyorum; bu işi şöyle yapıyorum, köprüüstünün de üstünde miyer güverte denilen bir yer var, geminin  radarı vs orda duruyor, ben oraya çıkıyorum, bir kere 360 derecelik bir manzaram oluyor 🙂 Aksiyon kamerasını bir yere sabitliyorum, o çekim yaparken ben  etrafı seyrediyorum, zaten o yanaşmalar ve kalkışlar bence inanılmaz güzel oluyorlar, 150 mlik gemiyi evirip çeviriyorlar, araba parkeder gibi parkediyorlar, her ne kadar bulunduğumuz limanın pilotu önderliğinde yapıyor olsalar da, gerçekten artık arabayı park ederken Sefer’e karışmicam çok kararlıyım 🙂

sılagemide

Bir diğer eğlencem de baş tarafta, yani geminin en ön kısmına gidip hafifçe öne eğilip geminin nasıl ilerlediğini izlemek. Özellikle açık denizde kendinizi ufacık hissediyorsunuz, aslında kocaman bir dünyada yaşadığınıza gerçekten şahit oluyorsunuz. İnanılmaz güzel bir duyguonship8, etrafta hiçbirşey yok,  gemi bile olmuyor bazen bizden başka, yukarıdan yani köprüüstünde baktığında ne kadar yavaş gidiyor diye düşündüğüm geminin  aslında bayağı hızlı  gittiğini farkediyorum mesela orda, denizin ne kadar büyük, aslında gökyüzünün ne kadar sonsuz ve kendimin ne kadar ufak, bir nokta gibi olduğumu hissediyorum. İşte o zaman aslında büyük şehirlerde yaşamanın ne kadar ufkunu daralttığını birebir görebiliyorsun, ya düşünseniz gemide o kadar sonsuz ki etraf seyirde, bina yok bişey yok, nereye yağmur yağdığını görebiliyorsunuz, bulutların altında bir grilik oluyor denize doğru, aa diyorsunuz yağmur yağıyor orda. İstanbul’da apartmanların arasında belki karşı tarafı bile göremiyorsun, o kadar çok bina o kadar çok araba, öylesine kalabalık. Burası da aksine  öylesine boş, öylesine sessiz.

Hep böyle kendi dünyamızda uzaklara bakıp düşünürken geçmiyor tabi zaman seyirlerde 🙂 Birinci kaptanın ( Süvari deniyor 1. kaptanlara) eşi de gemide ( Sevgili Berkin), benim için çok büyük bir şans oldu ilk gemimde denk gelmesi, kendisi benden çok daha tecrübeli denizde yaşam konusunda, her konuda yardımcı oluyor, arada Uno oynuyoruz onunla, kuzinede poğaca kek yapıyoruz, limanlarda dışarı çıkıyoruz, muhabbet ediyoruz çok eğlenceli oluyor.

Tüm bunların hepsinin yanında, bence en önemlisi, ben Sefer’i şimdi daha iyi anlıyorum 🙂 Tam da bu yüzden iyi ki tecrübe ediyorum dediğim bir serüven oluyor burası. Burda mesela düşünmeye fazla zamOnship1-bestanın var, artık Sefer’in beni arayıp bir anda yüzde yüz planlanmış bir proje anlatmasına şaşırmam 🙂 Onun hissettiği ev özlemini mesela şimdi daha iyi anlayabiliyorum, o geldiğinde mümkünse 2. gün kalk şuraya gidelim buraya gidelim diye baskı yapardım, o da aksine evde kalmak isterdi, şimdi anlıyorum evi neden o kadar çok sevdiğini 🙂 Öyle birşey oluyor ki evden getirdiğim ve ilk defa giydiğim kıyafetler üzerinde evin kokusu oluyor mesela – büyük ihtimalle evdeki yumuşatıcının kokusudur ama ben ev kokusu diyorum ona :)- giyince mesela çok mutlu oluyorum evde gibi 🙂 Sonra ilk etapta çok kalabalık yerlerde neden darlandığını da anlıyorum, neden her eve  geldiğinde ilk hafta tavuk gibi 9 da uyuyup sabahın köründe uyandığını da. Uydudan aradığında ve ben telefonu açmadığımda veya telefonu şansına seyirde çekerken ben iş yerinde yoğun bir anımda meşgule aldığımda ne hissettiğini anlıyorum yavaştan 🙂 Gözlerin radarda bekliyosun ki telefon çeksin, bir arıyosun karşıdaki meşgul 🙂 (Gerçi ablamın Pera adına çok önemli bir sebebi var :), benim sebebim işin yoğunluğuydu ).

Bazı şeyler hayatta bir defa yaşanır bence, beni burda yaşadığım 1 ay aynen öyle bir aydı, herhangi bir şekilde telafi edemeyeceğim, yerini dolduramayacağım bir 1 aydı. Burda geçireceğim önümüzdeki aylar için de aynı şekilde heyecanlıyım, özlem de var tabiki, özlemek bu işin fıtratında var zaten ehueh 🙂 Ama genel olarak, Sefer’le geçirdiğim en güzel günleri geçiriyorum, son 4 senedir kendime hiç ayırmadığım kadar zaman ayırıyorum, hayatımın en huzurlu, en telaşsız, en rahat günlerini yaşıyorum, dileğim burdaki kalan tüm günlerim için aynı cümleyi kurabilmek..

ss gem,de